Duygusal olarak bir kez sendelememiz diğerlerinin de ortaya çıkmasına neden olur ve aynı zamanda ağrı ya da acı olarak bedenimizde de kendilerini gösterirler. Tüm bunlar düşünce, davranış ve duyguları tetikler. Bir araya geldiklerinde ufacık bir duygusal sarsıntıyı bile bir fırtınaya dönüştürebilirler.
Zamanla oluşan olumsuz düşünceler, olumsuz ruhsal durumlar paniğe kapılmamızı kolaylaştırır. Bu tetiklemeler o kadar ufaktır ki farkına bile varamazsınız. Daha da kötüsü, olumsuz düşünceler çoğu kez yanıtlanması gereken acımasız sorular şeklinde ortaya çıkar. Başınızın etini yerler. Ruhunuzu yıpratırlar. Hemen bir yanıt isterler. “Neden böyle mutsuzum? Bugün neyim var benim? Nerede yanlış yaptım? Bunun sonu nereye varacak?”
Kimi zaman bu ruhsal durumlar çabucak gelip geçer ama bazen de stres, yorgunluk ya da moral bozukluğu sürüp gider ve ne yaparsanız yapın önlenemez. Sanki zihnin bir parçasının düğmesine basılmış, bu arada düğme arızalandığı için kapatılamamıştır. Aslında olan da budur. Kimi zaman zihin otomatik olarak alarma geçer ama sonra alarm düğmesi gerektiği gibi kapatılamaz!
İnsan beyni özellikle gerilimi, stresi, endişeyi ya da huzursuzluğu tetikleyen soyut tehditler karşısında farklı çalışır. Korkulacak ya da gerilim yaratacak bir durumda ( bu ister gerçek ister sanal olsun) bizim malum “savaş ya da kaç” tepkilerimiz devreye girer. Sonra başka bir şey olur. Zihin anıları taramaya başlayarak bu şekilde hissetmemizin nedenini açıklayacak bir şey bulmaya çalışır. Dolayısıyla eğer kendimizi stresli ya da tehlikede hissedersek zihinlerimiz geçmişte tehdit altında olduğumuz anıları canlandırır ve sonra da bugün olanları açıklayamadığımız takdirde gelecekte olabileceklerle ilgili senaryo hazırlar. Bunun sonucunda da beynin sinyalleri yalnızca şu andaki tehlike için değil, geçmişteki tehditler ve gelecekteki endişeler için çalmaya başlar. Bu bir anda gerçekleşir ve farkında bile olmayız. Böylece tepkilerimiz, geçici ya da sorun çıkarmayan duyguları sürekli ve sorunlu hale dönüştürebilir. Özetle: zihin yaşadıklarımızı çok daha beter hale getirebilir.
( Mark Williams ve Danny Penman’ın ‘Farkındalık’ kitabından)