20’li yaşlar büyülü bir dönem. Bunalımın, arayışın, kendini keşfetmenin ve hatta kendini bulmanın barındığı, kişilik hamurunun şeklinin iyice oturduğu artık detaylara geçildiği, hayata daha gerçekçi bakılmaya başlanılan bir dönem. Önceden insanlar yaşam şartları dolayısıyla hem iş hem aile kurmak bakımından hayata daha erken atılırlarmış. Fakat şu an böyle bir durum söz konusu değil. Önceden 20’li yaşlar iş,aile kurma yaşı olarak görülürken şimdilerde bu algı yerini gezip tozma, eğlenme, özgürlük, yaşayabileceklerini yaşama gibi düşüncelere bırakmış durumda. Her şey zamana fazlaca yayılmış, ertelenip duruyor. “Okul bittikten sonra yaparım bir şeyler” kelimesi neredeyse her gencin dilinde. Gelecek kaygımızdan, endişemizden mi bu kelimeler çıkıyor yoksa hiç düşünmeyen, umursamaz tavrımızdan mı bilemiyorum ama bildiğim bir şey var o da bu yaşlara tekrar geri dönemeyeceğimiz ve bunu sadece eğlenme olarak değil, kariyer, hayatı öğrenmek olarakta görmemiz gerektiği.
Geçenlerde benim için yeni bir kavramla karşılaştım ve çok etkilendim. “Kimlik Sermayesi”. Bu terim toplumbilimci James Cote tarafından tanımlanmış. Kimlik sermayesi, kendimize yaptığımız yatırımlar. 20’li yaşlar üzerine uzmanlaşmış Psikolog Dr. Meg Jay diyor ki; “Kimlik sermayesi bizim şahsen biriktirdiğimiz değerlerimizden, zaman içinde topladığımız kişisel kaynaklardan oluşan bir repertuardır. Yeterince iyi veya yeterince uzun süre yaptığımız ve kimliğimizin bir parçası haline gelen şeyler, kendimize yaptığımız yatırımlardır.” Yani kendimizi zaman içinde ilmik ilmik nasıl dokuduğumuz. Kendimize yaptığımız yatırımlarla oluşturduğumuz bu sermayemizin, eğitim, sınav puanları, iş tecrübeleri, üyesi olduğumuz dernekler gibi bazı kısımları özgeçmişimize yansıyor. Nasıl konuştuğumuz, nereli olduğumuz, fiziksel görüntümüz, ruhsal yaşantılarımız, sorun çözme becerilerimiz, değerlerimiz gibi daha kişisel olan bir diğer kısmı var. En önemli şey; bu sermayeden yetişkinlik dönemimize ne kadarını taşıyabilip, yansıtabildiğimiz.
20’li yaşlardakiler, bizler, kimlik sermayesini yarının konusu sanıyoruz. Oysa uzmanlar bu dönemdeki bunalımımızla sermayemizi birlikte yol aldırmamızın en doğrusu olduğunu savunuyor. Sadece bir tarafa yoğunlaşmanın sağlıksız olduğunu düşünüyorlar. Araştırmalar gösteriyor ki; sadece kimlik sermayesini kullanarak bunalımsız bir hayat sürenler; ‘ hepsinin işi var ancak hiç bir şeyi keşfetmiyorlar.’ Kendilerini kalıplaşmış ve geleneksel buluyorlar. Yani her şeyde olduğu gibi bu konuda da dengeyi sağlayabilmek önemli.
Kabaca benzetme yapacak olursak kimlik sermayesi, bir iş görüşmesine gittiğimizde o işi almak için kullandığımız ya da bir ilişkide ilişki başlatmak veya sürdürmek için kullandığımız para. Ve sermayemizi oluşturmaya 20’li yaşlarımızdayken başlıyoruz. Bunu oluştururken ne kadar geç kalırsak, bunalımlarımız, ruhsal problemlerimiz, maddi manevi sıkıntılarımız o kadar artıyor ve o dönem o kadar sancılı geçiyor. Kendimize ne kadar çok şey katarsak, adımımızı hayata ne kadar erken atarsak ‘farklı ve sağlıklı’ olma olasılığımız o kadar artıyor. Yani adım atmanın tam sırası.! Son olarak diyorum ki; hayatımızla ilgili ne yapacağımızı düşünerek bulamıyoruz ancak yaparak bulabiliyoruz.!
Selin Tutku♥